6 Kasım 2009 Cuma

Bozcaada'da Gün Batımı

Bu yazın, en ilginç seyahatini Bozcaada'ya yaptık 5 kız.Yaşları 1.5'la 65 arasında değişien bu 5 kız ki bunlar;Annem,Ben,2 kızım ve Annemin teyzesinin kızı,4 gün gibi kısa bir süre kalabildik Ada'da.Kuzenimin eviydi ziyarete gittiğimiz yer ve hepimiz ilk kez gidiyorduk Ada'ya.Şöfer tabi ki ben.Co pilot pamuk elli teyze kızı ve diğer yolcuların bir kısmı ise ,yemek ve ağlamak haricinde pek fazla sorun çıkarmayan kızlarım ve tabiki onların bakımını üstlenen Annem.Muhteşem bir yolculuk oldu.Ve fakat hiç resim çekemedim.Çekebildiklerim ise gelmeden bir gün önce alel acele çektiğim resimler.Aşağıdakiler gibi.

Resimlerin hikayesine gelince;Akşam gün batmak üzere ve bende deli gibi birşeyler çekmeye çalışıyorum ama olduğum yerde manzara yeterli değil.Çarşıya inmeye karar veriyorum.Büyük kızımı hemen arabaya atıp,Annemlerin çık çık sesleri arasında son sürat Merkeze inmeye çalışırken gün batımını kaçıracağımı farkedip,arabadan dışarı attım kendimi.İşte yol kenerında çekilen resimler bu şekilde ortaya çıktı.



Ayça'ma

Merhaba Ayça,
Başlığı neden böyle attığımı merak edebilirsin.Küçük kızıma bir gönderme.Aralık ayında 2 yaşını dolduracak.Bilirsin çocukların ,o beceriksizce konuşmaya çalıştıkları bu dönemde ,yıllar geçsede akılda kalıcı bir veya bir kaç takıntıları olur.Küçük kızımın ki de bu.Birşey yapacağı veya biriyle konuşaçağı zaman kullandığı bir takı -me ,-ma.Hani şu 1 lira ile çalışan küçük mekanik oyuncaklar varya,gecen hafta sonu gittiğimiz alışveriş merkezinde bunları görünce Z.Ceren çıldırdı.Daha alışveriş merkezinin kapısından içeri adım atar atmaz.Başladı bağırmaya"BALIĞIMA,DÜDÜTÜME,ATIMA."Yani onlara binmek istiyormuş da onu anlatmaya çalışıyor.Ha ha ..dünya neşesi onlar.
Yazamadım yine yazamadım sana ama geçerli bir nedenim var.Migren gibi savaşmam gereken ama daha çok fiziksel bir rahatsızlık olduğu için daha zor bir savaşın eşiğindeyim.Yaş 40 ama dizlerimdeki aşınma sınır ötesinde ve zorlu bir ameliyat geçirmem gerektiğini öğrendim.Bunu daha sonra anlatıcam.İNŞALLAH

Ve migren...
Ben yıllarca migrenle yaşadım.Onunla yaşamayı öğrendim her migren hastası gibi.Ama ona hiç bir zaman teslim olmadım.Üniversite yıllarımla beraber bir başkaldırış başlamıştı.Yatım dinlenmeleri çoktan kaldırmıştım.Ama gene ilaçlar alınıyordu ağrının geleceğini hissettiğim an.VE BİR GÜN İP KOPTU.20 li yaşlarımın son yılları 27 yaşındaydım.Bir süredir devam eden ama önemsemediğim diş hassasiyeti bir gün beni diş doktoruma gitmek zorunda bıraktı.Kanal tedavisi yapıcak ağrı kesiciyi yaptı,biraz bekledi çalışmaya başladı ,ıhhh dişi hissediyorum.Tekrar ağrı kesici yaptı biraz daha bekledik ,hadi bir daha denedi yok yok olmuyor.3.yü yapamam böyle çalışacağım dedi.Yandım Anam diye bağırıcam bağıramıyorum.Zaten oldum olası o metal aletlerin dişimde çalışmasından nefret ederim.Sonrasında Dişçimle konuşurken bunu aldığım ağrı kesicilerin yapmış olabileceğini kanaat getirdik.O gün MİGREN benim için, hayatımdan tamamıyle uzaklaştırılması gereken bir olay haline geldi.Ne mi yaptım?
  • Hiç bir şekilde ağrı kesici almadım,
  • Migren atakları geldiğinde mekan ve zaman sınırlaması olmadan güneş gözlüklerimi taktım,
  • Çok gerekli ise bir süre dinlendim,
  • Yaşadığım mekanların ışıklarını kendime göre ayarladım,
  • Güneş gözlüğü seçimimi bile ona göre yaptım.Yanları tamamıyle kapalı,koyu renk camlı gözlükleri tercih ettim.

Güneş gözlüğü ile ilgili ilginç anılarım oldu.Kimi nahoş,kimi komik.Ama bir tanesi bizim millet olarak farklı olan insanlara bakış acımızı o kadar iyi anlatıyordu ki.Farklı derken,her tür farktan kastım.Derisinin rengi,sakat olması,hasta olması,kimi zaman kadın olması zaman zaman turist olması.BİZDEN DEĞİL BİZE BENZEMİYORLAR YA..Ben hiç umursamadan taktım gözlüklerimi.Eğer o zaman o insanları umursamış olsaydım."Ay ne derler,bana gülerler mi acaba"DİYE DÜŞÜNSEYDİM bu hastalığı tarihe gömemezdim.Biraz psikosomatik bir rahatsızlık biliyorsun.

O dönem Karaköy'de bir gümrükleme firmasında çalışıyordum.Firma sahibi iki kardeş çok bambaşka insanlardı.Her konuda açık fikirliydiler.O kadar toplantıya giriyordum.Gözümde koçaman güneş gözlükleri ile bir kez dahi ters bir şey duymadım kendilerinden.Ama sonradan işe başlayan bir personel beni çok havalı bulmuş ki,bunu birkaç kez dile getirdi.Gerekli cevabı benden aldı ama niye böyleyiz niye at gözlüklerimizi çıkarıp etrafımızda ki insanlarla biraz daha ilgili olamıyoruz sorusunun etrafında döndüm durdum.Bu konu çok derin...

Hiç kolay olmadı.Ataklar ağrı kesici almadığım dönemde sanki daha bir şiddetli geldi.Ben sürekli ağrı kesici kullanmıyordum ama ağrının geleçeğini hissettiğim ana alıyordum.Bu bile yeterli bir doz aşımı yapmıştı vücüdumda.Almadım almadım ve almadım.Yavaş yavaş şiddeti azalmaya başladı.Ama bu yalnızca fiziksel bir takım şeyleri yaparak olan bir şey değildi.Büyük bir bölümü psikolojik bir savaştı.İnadım,gercekten inandım ve bitti.BİTECEK DEDİM BİTTİ.HATTA BİTTİ DEDİM.Yıllar sonra SECRET adlı kitabı okurken buna bir kez daha inandım.Bunu hayatımda kazanılmış ciddi bir kişisel başarı olarak görüyorum.2 sene gibi bir zaman diliminde tamamıyle çıktı hayatımdan.Söylediğim gibi ilk zamanlar hiç kolay değildi.Ama zamanla azalmaya başladığını görünce daha bir sıkı sarılıyorsunuz.

Sigaranın önemli bir faktör olduğunu düşünüyorum.İyi kokularla yaşamalısın.Rahatlatan aromatik terapiler destekleyici olarak kullanılabilir.Artık bu tarz esans ve yağlar her aktarda bulunabiliyor.Bunlarla ense ve alna masaj yapmak ciddi bir rahatlatıcı etki sağlar.Bu kişisel bir tavsiye.Ağrının geldiğini hissettiğin zaman en mutlu olduğun anı düşün veya kendini olmak istediğin yere ışınla hayalinde.Bu da çok etkili.Spor olmazsa olmaz.Kan dolaşımının düzenlenmesi ve daha kaliteli oksijen için gerekli.Yapamam vaktim yok diyor isen,çok basit esneme ve germe hareketlerinin düzenli yapıldığında sana çok faydası olduğunu göreceksin.Basit hareketler düzenli yapıldığında beden de inanamayacağın değişikliklere neden olur.SARKIT VE DİKİTLER NASIL oluştu ?Küçük bir damlanın zaman içinde yaptığına bir bak.Basit ve kolay diye küçümseme hareketleri,illaki pahalı bir salona gidilecek,pahalı aletler alınacak diye bir şey yok bunları evde tek başına yapabilirsin.

Sonuç;Biraz biraz yapılan ama güçlü bir inanç ve iradeyle desteklenen düzenli beslenme,spor ve kendini rahatlatma bu savaşın püf noktası.

AYÇA'MA

Kendine ve yine kendine iyi bak arkadaşım

1 Ekim 2009 Perşembe

AYÇA,BEN VE MİGREN

Sevgili Ayça,
Sana yazacağım dediğim tarihten bu yana o kadar uzun zaman geçti ki.Biraz utanarak biraz sıkılarak yine aylar önce seni unutmadığımı belirten bir küçük not bırakmıştım bloğuma .Ve sen de bu küçük yazıya mesaj bırakmışsın .Mesajını bu gece yayınlayabildim.İnceliğin için teşekkürler arkadaşım.
Henüz kimsenin ve seninde bloğuna gözatamadım.Umarım iyisindir.Yazı nasıl geçirdin.Eminin fotoğraf acısından oldukça verimli olmuştur.Benim ki fotoğraf acısından tam bir fiyasko oldu.Neyse bunlar uzun hikayeler ve emin ol anlatacağım hepsini.
Susuzluktan dudakları çatlamayan bilir mi ?susuzluğu,aç kalmayan bilir mi?bir lokma ekmeğin değerini,çekmeyen bilir mi?Çekmeyen ,yaşamayan insan bu tür duyguları tam olarak anlayamaz.Acıyı,açlığı,yanlızlığı...
Migren ile ilgili yazını okuduğumda nasıl içim acıdı,nasıl sen oldum anlatamam.Yardım etmeliyim dedim.Bunu bitirmesine yardım etmeliyim.Ben bitirdim,onu kovdum hayatımdan,yanı başımdan uzaklaştırdım.Defettim.Sen de yapabilirsin.
O kadar yüzsüz ki zaman zaman ortaya çıkar.Kendini gösterir bana,tıpkı bugün olduğu gibi.Ama o kadar çaresiz bıraktım ki onu.Ben burdayım deyip kaybolmak zorunda kalıyor.Eski bir hayalet gibi geldiği gibi sessizce gidiyor.
O'nu ilk hatırladığımda 8-9 yaşlarındayım.Güzel bir yaz günü.Toplaşmışız lojmanda oturan herkes;anneler,babalar,çocuklar,babaanneler,anneanneler sahile gideceğiz.Büyükler piknik yaparken biz çoçuklar kendimizi,karadenizin yeşil-mavi sularına bırakacağız.Ne mümkün.Herkes delicesine eğlenirken,ben evde de bırakılamadığım için ,üstümde pijamalarım,kafamda balyoz yemişcesine bir ağrı ve mide bulantısı ile unutulmaz bir gün geçirdim.30'lu yaşlarımı bitireceğim bu günlerde hala dün gibi hatırlıyorum.Ailem ne düşündü hiç bilmiyorum o zaman ama ben midemi üşütmediğimi biliyor ve bunun hiç bilmediğim bir ağrı olduğunu düşünüyordum.Migrenin pisikosomatik bir ağrı olduğunu söylüyorlar.O yaşta bendeki pisikosomatik durum neydi.Sonraları yaşım 20'lere yaklaştığında bunu çok düşünür olmuştum.Niye benim başım ağrıyordu.Birden aklıma annemin teyzesinin kızı geldi.Tam da o zamanlar ona beyin tümörü teşhisi konulmuştu.Korkunç başağrıları çekiyordu.Onu görmeye gitmiştik.Bağırması bugün gibi aklımda.Belki bu bir neden olabilir bilmiyorum. Neden ne olursa olsun.Başım ağrıyordu.Herşeyimi etkiliyordu Ayça.Bir program yapmışız bir yere gidicez ,Tak Tak ...Ağrı gelmiş.Babam hekim olduğu için evde ağrı kesici bulmak çok kolay.Sevgili Babam ilaç karşıtı bir hekim olmasına rağmen ,evde muhakkak birşeyler olurdu.O zaman Baralgin,Novalgin çok yoğun kullanılırdı.Ben başımın ağrıyacağını hissettiğimde hemen bir tane ağrı kesiciyi alıp dinlenmeye çekilirdim.Ama bu yaşam kalitemi o kadar düşürüyordu ki.Zaman içinde ağrının gelişini,neler yapabileceğini,nasıl yayıldığını tamamıyle çözümlemiştim.Ama neden başımın ağrıdığını bilmiyordum.Bir yaz tatilinde yengem gözümün bozuk olabileceğini düşünerek beni göz doktoruna götürdü.MİGREN.Göz doktoru ,gözlerimin gayet iyi olduğunu ama bende migren olabileceğini söyledi.
Artık havada atar olmuştum.Migrenim tuttu dinlenmem lazım...
Yıllar yılı kovaladı,ben her gördüğüm yerde Migren'le ilgili yazıları okudum.Şunu yemiyeceksin,şunu yapmayacaksın.En çok sevdiğim şeyler;çikolata,soğan,sarımsak,kızartma yemiyeceksin.EEE Nasıl yaşayacağız.

Migren profilim söyleydi.Cins olarak Auralı migren.Yani şanslıyım.Geleceğini hissediyordum.Sağ gözümden başlıyordu.Ters ışık oldukça etkili oluyordu.Yavaş yavaş sol gözüme geçiyor ve sonrasında sağ gözümden başlayarak görme kaybı ortaya çıkıyor.Araba kullanıyor isem kenara çekmek zorunda kalıyordum.Sonrasında sağ gözümden başlayarak görme alanım açılmaya başlıyordu.Duruma göre bu 2 saati bulabiliyordu.Sonrasında balyoz etkisi ve başımı sağa ve sola çeviremiyordum.Ne mi yapıyordum.Başlıyacağını hissettiğimde,saat kaç olursa olsun nerde olursam olayım hemen güneş gözlüklerimi takıyor.Vampir gibi ışıklardan ve karmaşadan uzak kalmaya çalışıyordum.
Ayça'cım yarın devam edeceğim saat sabaha karşı 2 olmuş.Akşama mektubuma devam edeceğim.Sağlıkla kal

Veee Nihayet TURKCELL VINN

Yaz başından beri yaşadığım teknoloji yoksunluğu dün akşam itibarı ile sonuclandı.Ancak anlatılacak o kadar çok şey,tarifi verilecek bir sürü leziz yemek,kaydedilecek bir dolu resim var ki bütün bunları düşünürken .......AYÇA AYÇA orda mısın?

23 Temmuz 2009 Perşembe

Ayça seni unutmadım!

Sevgili Ayça seni unuttum sanma .Migrenle ilgili bir türlü yazamadığım yazımı da en kısa zamanda yazacağım.Sıcaklara dikkat et ,migreni tetikler.Sevgi ile kal

Ve kısa bir dönüş

Mayıs ayından beri, medeniyetten uzak yazlık evimizde kızlarım ve ben ,dostlarımızı ağırlayarak,yemekler pastalar yaparak ,serin sularda yüzerek,arada küçük seyahatlere çıkarak vaktimizi dolu dolu yaşıyoruz.Kimler geldi kimler...kardeşlerim,kardeş kadar sevdiklerim,abla bildiklerim
Saime ablamın dediği gibi HALDIR HALDIR günler geçirdik.Bunları tek tek aktarıcam inşallah.Sevgili hayat arkadaşım yardım eder ise bu yazı size anlatabileceğim.Yazlık evimize geçtiğimizden beri yalnızca 2 gün istanbula geldim.Bu yazımı da ancak bu şekilde yazabildim.Gerçi işim içinde net bağlantısına ihtiyacım var ama telekom olmadığı için bulunduğumuz yerde tek çözüm yolu olarak cep telefonundan bağlanmak kalıyor.Onu bir süre beklemeye almıştık ama sanırım artık yapmak zorundayız.

7 Mayıs 2009 Perşembe

Yuppi NİHAYET TATİL

Evet bayağı gecikmeli oldu.Yazlık evimize geçiş hazırlıklarımız uzun zamandır devam ediyordu.Götürülecek şeyler,bitirilmesi gereken işler,randevular ,misafirler derken bir tek kayıt giremedim.VE BENİM İÇİN küçük bir sorunda yazlıkta internet bağlantımın olmaması.Muhtemelen fazla giriş yapamıycam.Ben ve bloğum tatile çıkıyoruz anlıyacağınız
Hepinize iyi tatiller
Sevgi ile kalın

6 Mayıs 2009 Çarşamba

Hadi Soğan Yiyelim!


Soğan sever misiniz? Ya sarımsak?Kimileri sevmez.Biz ailecek bayılırız.Allah'tan eşimde seviyor.Bu sene ilk kez saksıda şöyle şifalı birşeyler yetiştireyim dedim.İlk ektiğim taze yeşil soğandı.İlk filizler çıkmaya başladı.Harika görünüyorlar.Sırada dereotu,roka,nane,fesleğen,maydonoz var.Fesleğen her yaz muhakkak olur saksıda ama bu sefer amacımız ondan şifa kaynağı olarak yararlanmak.Kokulu bitkileri seviyorum.Bu nedenle bahçeye özellikle biberiye,lavanta,lavantin ekmiştim.Şimşirinde yağmur sonrası çok güzel bir kokusu oluyor.Küçük bir şimşiri gecen sene almıştım onu saksıda büyütmeye çalışıyorum.Şimşirler çok gec büyüyen bitkilerden.Ortalama bir basket topu boyutuna gelebilmesi nerdeyse 4 sene alıyor.


Biz gelelim soğanlara.Eminönünden aldığım arpacık soğandan daha ufak olan bu soğanları saksıya dikmek yeterli oldu.10 gün sonra ilk filizleri çıkmıştı bile.
Toprak olarak yalnızca torf kullandım daha iyi beslensin diye.
İzleyenler bilir,Oktay Usta'nın mutfağında hiç eksik olmaz saksı bitkileri.Hem görüntüsü hoş oluyor hem herzaman elinizin altınta taze taze yeşillikleriniz oluyor.Eğer mutfak balkonunuz var ise daha hoş.Benimkilerin bir kısmı mutfakta duracak bir kısmı ise balkonda.Sabırsızlıkla bekliyorum.AAA birde kızımın çilekleri var.Onları bir sonraki yazıda anlatırım artık.

4 Mayıs 2009 Pazartesi

Ne İyi Ettin de Geldin Dünyaya



Ne iyi ettin de geldin dünyaya,Annesinin kurabiye canavarı ,Babasının Toruncuğu,Ablasının ve Eniştesinin herşeyi,Abisinin ve Yengesinin birtanesi,Cey,Cen,Han ve J.Ce nin oyun arkadaşı,Tanı'ın biricik Eşi,TuTu ve AZR nın Kıvırcık Topağı,TüTü ve Ati nin olmayan kız kardeşleri,MeB ve AhM ''nin biricik gelinleri ,kızları Ne iyi ettinde geldin dünyaya.Annem iyi ki Babaannem'in sözünü dinlemiş ,dinlemişte seni doğurmuş.


1982 Mayıs ayının 3'ü akşamı gürül gürül yağmurlar eşliğinde geldin dünyaya.Sen doğana kadar uyumadan beklemiş ,bir süre sonra bekleye bekleye sıkıntı basmıştı beni.Habire sağlık oçağına gidiyor "Daha doğmadı mı" diye soruyordum.Hani Annem diyor ya "kızlardan çok çektim ama oğlum su gibi doğdu" diye ben şahidim sana.Uyku gözlerimden nasıl akıyordu.Ce saatler öncesinden bayılmış uyuyordu.Sabahta okula gidecektim.Bekle ha bekle .En sonunda Babamda dayanamamış sağlık ocağına gitmişti.Allah'tan sağlık ocağı hemen lojmanın yanı başındaydı da rahat rahat gidip geliyorduk.Babam rahattı çünki ebeleri yakından tanıyor onlara güveniyordu.Hem birşey olacak olsa kendisi hemen müdahale edebilirdi.Babamı bilirsin,bazen inanılmaz rahat olabilirdi bazan de inanılmaz derecede titiz.
Sonunda ,ses eve geldi diyemiycem ama o kadar çok yağmur yağıyor ve gök gürlüyordu ki sen geldin.Tam uyumak üzereydim.Babamla annem gelmişti.Şu rahatlığa bak.Normal doğumun nimeti işte bu kardeşim.Doğurursun ve eve gelirsin.Sabah spora bile hemen başlayabilirsin.Harika...Yaradanın insanlara verdiği lütuflar a kadar çok iken bizler nasıl inkar yolunu seçiyoruz .Normal doğum dururken deli gibi neden sezeyanı tercih ediyoruz anlaşılacak gibi değil.

Ufacıktın ,ışıklar kesilmişti gaz laması yanıyordu.Seni koltuğa yatırdı annem .Neden kendi yatağına yatırmadı diye düşünmüştüm.Malum mayıs ama havalar şu an olduğu gibi soğuk -bir türlü baharı göremedik -Soba oturma odası diye kullandığımız yerde yanıyordu.Anadoluda ki bütün lojmanlar aynı tarzdı o dönem çok iyi hatırlıyorum.Ana yaşam odası ve onun etrafında yatak odaları.Dolayısıyle soba bu yaşam alanında yanar,gerekirse kapılar açılarak diğer odalara da sıcaklık gitmesi sağlanırdı.Annem lohusalığını orda geçirdi,sende kah onun yanında kah koltukta yattın.Hani şu 40 seneyi devirmiş ama hala sapa sağlam duran cam mobilyadan olan koltuklar var ya işte onlar senin ilk yatağındı.Annem senin hep sakat olduğunu düşünmüş,biraz zayıf doğmuşsun.Aslında bacakların o kadar uzun ve ayakların o kadar büyükmüş ki sanıyorum Annem o yüzden öyle düşünmüş olmalı.Eminim Babam'ın kafasının etini yemiştir.Bu çocukta birşey var diye.

Babaanem seni ilk gördüğünde hemen bacaklarını incelemişti.Hiç unutmuyorum.Eski kadınlar birbaşka oluyor.Anında senin profilini çizmişti.Uzun boylu olacağını,bacaklarının çok düzgün olacağını gibi şeyleri söylemişti.O bunları söyledikten sonra ben senin altını her değiştirmede bacaklarına dakikalarca bakardım,nerden anladı diye.Aslında bunu bana söylemişti.Babamda bilimsel bir açıklama getirmişti.Kaval kemiğine bakıyordu.Ama ben kadar baksam birşey anlamıyordum.Hatta Cey doğduğunda da bakmıştım,bir de Babam'a sormuştum ama O fazla bir yorum getirmemişti o zaman.Hastalığından sonra daha çok kendi ile ilgilenir olmuştu.Böyle basit sorular veya başkalarının hastalıklarından ziyade kendi ön plana çıkmıştı.Halbu ki nerdeyse 35 sene öncelikli olanlar kendinden gayrı olanlardı.Hayvanlara karşı hassasiyetini son dakikaya kadar sürdürdü.Bir sinek yüzünden Annemle tartışmalarını hiç unutmam.Sonucunda annem sineği öldürecek diye onun tabiri ile -Canım vazosunu -kırmıştı-Sinek bile olsa yaşamaya hakkı vardı Babam' göre .Sonucta rahmetli Babaannemin söyledikleri aynen çıktı.Babaannemi hatırlarsın ömür bir hatun idi.Ne hikayeler anlatırdı.Hafızası korkunç kuvvetliydi.Muhacirlikten,Rus'ların Trabzon'a kadar gelmelerinden ,Ermeni ve Rum komşularının yaptıklarından nasıl bahsederdi.Canlı tarihti.Babaannemdeki bu özellik Büyük Amcam'da da vardı .Allahım yazacak o kadar çok şey var ki.Peki Ya sen gelmden önce olanlar
1981 senesinin sıcak bir Ağustos ayında erkek kardeşimin sünneti nedeni ile gelenler yüzünden evimiz hınca hınc doluydu.Anneannemler,teyzemler,dayımlar ve kuzenler.O kadar insan nerde yatmıştı pek hatırlamıyorum ben .Doğal olarak biz lojmanın bahçesinde oyun peşinde, akşama kadar vaktin nasıl geçtiğini anlamadan yazın o sıcak günlerini geçiriyorduk.Nasıl güzel bir çocukluk anlatamam.Şimdiki çocuklarla kıyaslayınca açıkcası onlar için üzülüyorum.Okul,sınav,kurs üçgeninde zamanları geçerken arada vakit bulabilirseler hobi faaliyetlerine zaman ayırmaya çalışıyorlar.Halbuki eğitim sistemi bu mu olmalı.Vah ülkem vah çocuklarım.Hergeçen gün iyiye gideceği yerde bozulan Ülkem,bozulan Dünyam.

Sünnet bitmiş onca misafir geldiği gibi gitmişti.Annem bir gün kardeşimiz olacağını söylemişti.Benim başımdan aşağı kaynar sular dökülmüş,niye bize sorulmadığını ,niye bizim fikrimizin alınmadığını,belki de bir kardeş istemediğimizi söylemiştim.Annem ise Babaannem'in bir çocukları daha olmasını istediğini-BİR OĞUL HİÇ OĞUL bir tane daha yap demiş.Annem ise ya kız olursa demiş o da olsun evladın kızı erkeği olmaz demiş.Ben 12,erkek kardeşim 10 yaşında idi.Kıskanclık değildi benim ki.Tek nedeni artık büyümüş olmam ve bir aile bireyi olarak benimde fikrimin sorulması gerekliliği idi.Ama öyle olmamış tam anlamıyla bir süpriz olmuştu.İlk şoktan sonra hatırladığım kadarı ile hep kız olacağını ümit etmiştim.Çünki hep kız isimleri düşünüyordum.İkinci şokuda orda yaşadım,Annem kendi Annesinin ismini koymak istiyordu.Bense daha güncel ve modern bir isim olsun istiyordum.Çiçek ve Papatya olsun istiyordum.Ha evet annemin bir alternatifi daha vardı Sedef.Sonuçta Anneannemin isminin koyulmasına karar verildi.Ve sen bütün herşeyinle hayatımıza dahil oldun.
İyi ki varsın
iyi ki doğdun

1 Mayıs 2009 Cuma

Belgesel Tadında Fotoğraflar

2006 senesi Nisan Ayının son günleri,tıpkı bu sene olduğu gibi soğuktu.Cey'e hamileydim,doğuma 5 hafta gibi bir zaman vardı.Evdeki tadilat nedeni ile annemlerde kalıyorduk.Şimdi düşünürken nasıl özlemle andım.Babam o dönem sağlıklı idi.Hersabah kalkılır ,hep beraber kahvaltı yapılır,Babamla Eşim işe gittikten sonra Annemle ben evde kala kalırdık.Orası biraz medeniyetten uzakta,İstanbul'un içinde ama sanki dışında gibi biryerde Boğazköy'deydi.Kitap okumak dışında yapabileceğim fazla birşey yoktu.Arada şezlongumu alıp sitenin yan tarafındaki,ormanın hemen yanı başındaki açıklığa gidip oturuyor İlkbaharın o ilk sıcaklığını hissetmeye çalışıyordum.Inanılacak gibi değil ama ormanla bu kadar yakın olabilmek İstanbul'da pek mümkün değil iken bu bir şanstı bizim için.Orda kaldığımız ilk akşam ,sabaha kadar sürekli öten bir kuş uykumu kaçırmıştı.Sabahleyin Babama söylediğimde bunun Bübül olduğunu söyledi.İnanamamıştım.Site yeni olduğu için ısınma ile ilgili problemleri vardı.Doğalgaz tesisatı vardı ama doğalgaz yoktu onun yerine mutfak gazı türü birşey yakılıyordu kombide ama oda pek yeterli olmuyordu.Onun için her ihtimale karşı soba kurmuştu Babam.Çocukluğumdan yıllar sonra ilk kez evimizde soba yanıyordu.Babam akşam üstü işten geldiği gibi sobayı yakıyor, çıtır çıtır sesi bütün odayı kaplıyordu.Bütün gün güneşte oturmanın verdiği rehavetle bende oracıkta koltukta uyuyakalıyordum.Allahım ne huzur...Babacım şimdi yok ,2007 Ağustosta aramızdan ayrıldığından beri onu çok ama çok özlüyorum.Keşkeler hayatımda bir türlü bitmek bilmiyor.Keşke Babam Cen'i görseydi,keşke Boğazköy'e yapılan duble otobanın bitirilişini görseydi,keşke yanımda olsaydı.Torunları ile oynayabilseydi keşke...

İşte o güneşli günlerden birinde bu ufaklık yanımdaki gazetenin üzerine uzanıp benimle beraber güneşlendi.Burada büyük çıktığına bakmayın.Minicik minicik birşeydi o.İnanılacak gibi değil yanıbaşınızda yaşayan hayata bakın.Renklere,canlılığa.
Fotoğraf çekmekten hoşlanıyor ve bunu hobi maksatlı yapıyorsanız Makinanızı yanınızdan asla ayırmamalısınız.Karşınıza heran ne çıkacağını bilemezsiniz.Tıpkı burada olduğu gibi.


Aşağıdakiler ise geçtiğimiz hafta sonu çektiklerim.Yaşadığınız mekana farklı bir boyuttan bakmak ister misiniz?Farklı bakış acıları ,aynı konunun çok farklı yönlerini görmenizi sağlar.Nasıl bir süpriz ile karşılaşacağınızı bilemezsiniz.







İşte bu ufaklıklar.Herhangi bir yerden alıntı değil.Bahcedeki havuzun misafirleri onlarda.Suyun renginde falan bir düzenleme yok.Yeşil renk suyun kendi rengi.Yaz sonundan beri aynı su havuzda ,onun için yeşermiş olabilir.




TüTü ye Mektub

TüTü'cüm,

Salı gününden beri sana bu mektubu yazmaya çalışıyorum.Ama söylemeye ne hacet şu an bile sabahtan beri girmeye çalıştığım kayıtları ne zor şartlar altında gerçekleştiriyorum bir bilsen.Annem az önce Cen'i yanımdan kaptığı gibi dışarı çıkardı.Ya masanın üstündeler ya altında.Cen küçük iskemlesini kaptığı gibi istediği heryere erişebilecek konuma geldi.Topak ki ne topak.O akşam bir kritik yapamadan kalktınız.Neyse hafta sonu bol bol yaparız artık.

Bu aralar biliyorsun kendimizi yemelere adadık.Annem beni ben Annem'i suçluyorum.Verdiğim 3 kiloyu da nerdeyse aldım.Eyvahlar olsun.Bloglarda ki hanımlar diyete başlamışlar.Yaz geliyor ,birkaç fazlalık vermek gayette iyi olur ,belimi rahatlatır(malum bel fıtığı),moralimi düzeltirdi .
Bu arada o akşam konuşamadık ,gecen hafta doktoro gitmiş,birkaç test yaptırmıştım.Sonucunda gecen sene başgösteren D Vitamini eksikliğinin devam ettiğini üzülerek öğrenmiş bulunuyorum.Doktorumun bu konuda biraz rahat davrandığını düşünerek zira bana attığı mesajda -d vitamini düşüklüğü devam ediyor biraz daha saldırgan olalım-diyen ama ne kullanacağım ,ne kadar kullanacağım konusunda bilgi vermeyen İstanbul'un EN GÜZİDE HASTANELERİNDEN birinde-hani şu sürekli zincir şeklinde hastane açan grup-çalışan doktoruma ne söyleyeceğimi bilemeyerek kendim bu konuya bizzat eğilmeye karar vermiş bulunmaktayım.Sanırım bunun üstesinden Babadan kalma usullerle gelicem ve Bitkilerden yardım alıcam.
O akşam yaptığım Çilekli Tart ve Çikolatalı Pastanın tarifini senin için nihayet yazabildim.Bu arada Papatya Kurabiyenin tarifinede bak bakalım seninki ile aynımı.Tavsiye ederim.Harika

Blog konusu ise;Nez'in geldiği zaman haberiniz olacaktı ama biraz erken oldu.Ehh olsun ne yapalım.Hani bir yemekten bahsetmiştim hatırlıyor musun?İşte o yemekte size kendi yaptığım küçük hediyelerle öğrenecektiniz.Gerçi ne Nez'e nede Tan'a bu konuda birşey söylememiştim.Yani kimseye söylemeyin gibi.Senin burda olman çok iyi olur.Ama ne yalan söyliyim çok zor oluyor ama harika insanlarla tanışıyorsun.Ve bunlar dünyanın herhangi bir köşesinden olabilir.Benim ilk başladığım şubat ayından bugüne blogum ile ilgili düşüncelerim zaman içinde değişti.Burası şu an benim için dijital anlamda bir günlük.Topaklarım için bir kayıt.Hani hepimiz hep tutmak isteyibte bir türlü tutamadığımız veya yarım bıraktığımız günlükler gibi.
Herşeyi ile ben ilgilendim.Gerçek manada tamamıyle bana aitler.Günahları ve sevabları ile.3 Blog,Üçünde de ben ,bana ait yaşam kareleri var.Resimler ,yazılar ve diğer herşey.Resim çekmek ,onları düzenlemek,yazıları yazmak ,gerekirse araştırma yapmak ciddi vakit istiyor.Bilirsin bizim takıntılarımız hiç eksik olmaz.Hergün birşey mutlaka vardır.Yine de değer

Ne Hamarat Anneler var bir bilsen, gündüzü GeCe si ilim yolunda çalışmakla geçen,Sihirli Oklava'sıyla harika tarifler yazan,Gönlünden Geçenleri paylaşanlar,O küçüçük Pecete'sinden ufku geniş bir dünya yazanlar.Daha sayamadığım bir çokları.
Ve gençler Kuklaları ile hayatı anlamaya çalışan,İğnesi ile göz nuru oyalar yapan
Hangisini saysam bilmiyorum.Sen daha birçoklarını bulacaksın.
Belki sırdaşın olacaklar ,belki sen onların sırdaşı ablası olacaksın.
TüTü'cüm
Şimdilik bu kadar o kadar çok yazacak şey var ki.Ama Topaklar artık sınırlarını zorluyorlar.
Pazara görüşmek üzere

PhotoScape de Fotoğraf Düzenlemek

PhotoScape Programını açıp Düzenleyiciye giriyoruz.Sol taraftan istediğimiz dosyadan resmimizi seçip üzerine tıkladığımız zaman çalışmak üzere önümüze geliyor.Aşağıdaki ilk resim ham görüntü.Yapılan işlemler ise;
Resmin altında menüler göreceksiniz HOME-NESNE-KIRP-BÖLGE bunlardan HOME tıklayın
Açılan kısımda FİLTRE ye tıklıyoruz.Burada resminize uygulayabileceğiniz bir sürü secenek var.Benim ilk uyguladığım BÖLGE(ODAKLAMA DIŞI)seceneği oldu.Buraya tıklayıp düzenleme yapacağınız sayfa önünüze geliyor.Ben SİZE yı 68 yaptım.Diğer şıklara dokunmadım.Daha sonra odaklamak istediğim alanı maus yardımı ile belirledim TAMAM butonunu tıklayıp sayfadan çıktım.
Daha sonra yine FİLTRE den FİLM EFEKTLERİNE girip PROVİA ORTA seceneğini işaretledim.
Bundan sonra çerceve yapmaya sıra geldi.Hemen önümde duran menüde FOTO+ÇERÇEVE menüsünden CURL BORDER 06 seçtim.
Sıra fotoğrafın boyutunu küçültmeye geldi.YENİDEN BOYUTL.menüsünden 1024 px seçtim.
Artık sıra imzamızı atmamıza geldi.NESNE seceneğini tıklayıp buradan T şıkkını seçiyoruz.Metin kısmına istediğimiz yazıyı yazıp ,istediğimiz yazı karakterleri ile düzenledikten sonra artık bütün işlemlerimiz bitmiş oluyor.
Ekranın sağ tarafındaki KAYDET butonuna tıklayıp resmimizi kaydetiyoruz.Resmin orjinal hali muhakkak elinizde kalsın.İstediğiniz zaman istediğiniz düzenlemeyi yapabilirsiniz.

Sonuc aşağıdaki gibi oldu.Çok fark göremiyor olabilirsiniz.Resim iyi bir ışıkta ve iyi bir açıyla çekilmişti.Çok fark oluşturacak görsel bir düzenleme yapmadım.Bu arada çiçeğin üzerindeki sineği görebiliyor musunuz?

Dikilen Meyve Ağaçları

Malesef ben,dikim aşamasında eşimin yanında bulunamadım.Arada evden dışarı çıkıp bir kaç resim çekebildim.Klasik işler bilirsiniz.Ev içerisinde ilgilenmem gereken işler bittikten sonra dışarı çıktığımda eşim herşeyi hemen hemen bitirmişti.Diktiğimiz meyve ağaçlarının yerlerine uyum sağlaması bir hafta içinde belli olur.Ama böceklenme korktuğum şey.Birkaç komşumuzda bu problem var.Önümüzdeki hafta ilaçlama yapıcaz.Hem küfe karşı hemde böceklere karşı.İlaçlama için en uygun zaman bahar ayları.Baharda muhakkak paslanmaya karşı ilaçlama yapılmalı diyorlar.

Cen de Babasına yardım etmiş.Ama ellerinin durumu onu çok üzmüş.Yanına geldiğimde bu şekilde çömelmiş ellerine baka kalmıştı.Toprak farklı gelmiş olmalı.Kumu tanıyordu ama toprakla ilk tanışması.



Daha sonra kızları alıp biraz dolaşalım dediğimizde kesilen çimlerin üzerindeki bu ufaklık harika bir görüntü verdi.Bazıları belki sever ama ben o bildiğimiz bahcıvan usulü çimleri değilde.Doğal hani köylerde olur ya çimlerin arasından binbir çeşit çiçeğin fırladığı çimleri severim.Oturtuğumuz sitede bahar aylarında çimler çoşkuyla çıkmaya başladıklarında bayılırım.Çocukluğumda köydeki çimler gibi arasından bir sürü süprizle çıkar onlar.Hangi mor çiçeğin nereden çıkacağını veya papatyaların nerden başgöstereceğini bilmezsiniz.Tabiat Ana kendi düzenlemesini kendi yapar size fırsat vermeden.Ama sağolsun bir sabah çim makinalarının sesiyle uyanırsınız ki bütün hepsi gitmiş.Yeniden büyümeyi beklemek üzere çekilirler Toprak Ana'nın kuçağına.

Ürün Fotoğraflamak

Resimlerimi CANON POWER SHOT S2 IS çekiyorum.Makinam iyi bir makina kendi klasmanında.Ancak makinanın iyi olması onun herşeyi halledebileceği anlama gelmiyor biliyorsunuz.Sizin makinanınızı iyi tanımanız ve onunla bütünleşmeniz de çok önemli.Ve tabi ki ana kurallar.Işık ve makinayı sabit tutabilmek.İyi ışık ,iyi bir görüntü için olmazsa olmaz koşullarının başında geliyor.İstediğiniz fonu oluşturabilmek için en iyi görüntüyü nerede elde edebileceğinizi tesbit edip evinizin o yerinde resimlerinizi çekmek en iyisi.Belki orayı küçük bir sütüdyoya çevirmek.Bunun için bir çok pratik fikir önerileri var.Ürün fotoğraflamak hobi sitelerinde olan bir çok kişinin problemi sanırım.Ben bu konu ile ilgili yazılarıma ısınma turları atarken umarım yazılarımla beraber bende gelişirim.

Yukarıda gördüğünüz fotoğraf düzenlemesi yapılmış bir çalışma.Biliyorsunuz benim fotoğraf çekerken iki küçük sorunum var.Kızlarımın bir türlü peşimi bırakmamaları yüzünden ,çekeceğim materyali elime alıp evde neresi rastgelir ise orada çekmem bazen istediğim sonucları almamı engelliyor.Özellikle bu resimleri seçtim.Pek başarılı bir çekim olmamıştı.Ham görüntüsü aşağıdaki fotoğraf.Kullandığım program PHOTOSCAPE.Düzenlemelerimi bu programda yaptım.Kısaca yaptıklarım.
Fotoğraftan istediğim kısmı kestim.
Keskinliğini artırdım
Efekt ekledim ve son olarak ise
Çerçevesini ekleyip boyutunu küçülttüm.
Kabul edilebilir bir görüntü oluşturabilmek için fotoğraf programları size birçok seçenek sunuyor.Programları biraz karıştırmak.Bir çok kez denemek ve istediğiniz görüntüyü elde etmek sizin çabanıza kalmış.

22 Nisan 2009 Çarşamba

Kaktüslerim

Kaktüsler benim için çok değerli .
Neden mi?O kadar sert görüntüsü altından hiç ummadığınız kadar güzel çiçekler verir.Şaka gibi!Ama ne yazık ki çoğu türünde bu çiçekler ancak bir kaç saat kadar dayanır ve bir bakmışsınız yok olmuş.Hiç olmamış gibi.
Evliliğimin ilk yıllarında Merter de bir çatı katında oturuyordum.Evin toplam alanı kadar iki büyük terası vardı.Çok çiçeğim yoktu ama yeteri kadar vardı.EEE teras o kadar büyüktü ki çiçekler her zaman ufacık kalırdı o terasta.En çok sevdiklerim kaktüslerimdi.Ufacıkken alıp kocaman olmuşlardı.
Sanıldığının aksine kaktüsler herzaman sıcak istemezler.Kışın dışarıda rahatlıkla bırakabilirsiniz.Hatta dışarıda kalmaları çiçeklenmeleri için gayet iyi olur.Ama ev ortamına alışmış bir kaktüsüde direkt dışarı atamazsınız.Önce dışarıya alıştırmalısınız onu.Örneğin ilkbahar veya sonbaharda bunu yapabilirsiniz.Bir süre sonra onu tamamen dışarıda bırakabilirsiniz.Bu bilgiler özellikle Kaktüs Rehberi sitesinde dikkatimi çekti.Buraya erişmemin nedeni ise kaktüslerimdeki böceklerdi.Artık onların kaynağının belkide içeride olmaları diye düşünüyorum.Halbuki kaktüslerin düzenli havalandırılmaya ihtiyacı varmış.Terasta kaktüs yetiştirirken kaktüslerimi hiç içeri almazdım.Ve muhteşem çiçekler verirdi.Ama bu bilinçli yapılan birşey değildi.



Aslında onları dışarda bırakmam gerekiyormuş.Bu kış aldığım kaktüsleri çok ufak diye içeride bakmış ve kısa zamanda bayağı ilerleme kaydetmiştim.Ama böceklenince paniklemiştim.Sonuçta Eminönün"den aldığım bit ilaçı ile ilaçlamış ve hemen dışarı çıkarmıştım durumları şimdilik iyi gözüküyor.Bir tek yapacağım şey topraklarını değiştirmek.





Kaktüs Toprağı

Çok özel birşeye ihtiyaç duymazlar.Ben genellikle karışım kullanıyorum.Bu karışım da;Torf,kum ve normal toprak bulunuyor.

Kaktüsün sulanması

Kışın fazla suya ihtiyaç duymazlar.Yazın ise normal sulayabilirsiniz.

Online kaktüs alabileceğiniz bu sitede ilginizi çekecek çok çeşit var.Özellikle YAŞAYAN TAŞ DEDİKLERİ LİPHOPS türleri oldukça ilginç değil mi?
Liphops'larla ilgili diğer bilgilere kaktüs rehberi sitesinden de erişebilirsiniz.
Kaktüs zararlıları ile ilgili oldukça ayıntılı bir dosya hazırlayan kaktüs rehberi bu konuda ihtiyacınızı karşılayacaktır.

20 Nisan 2009 Pazartesi

İşsizlik Sigortasından Yararlanma şartları ve Diğer Merak Edilen konular

Ekonomik krizle beraber hergeçen gün işsizlerin çığ gibi büyüdüğü bu günlerde işsizlik sigortası güncel konular içinde en üst sıraya oturdu.Amacımız bu yazıda,çalışan kesimi işsizlik sigortası hakkında bilgilendirmek,nasıl başvurulur, işten çıkışta nelere dikkat edilmeli gibi konuları irdelemek



İŞSİZLİK SİGORTASI NEDİR?

İşsizlik sigortası; kendi istek ve kusuru dışında işini kaybeden kişilerin ve aile bireylerinin zor duruma düşmelerini engelleyen, zorunlu bir sigorta koludur.İşsizlik sigortası ile yalnızca İşsizlik ödeneği ödenmemekte bunun yanında aşağıda sayılan hizmetlerden de yararlanabilmektedir;
1-Ödenek alınan süre içinde hastalık ve analık sigorta primleri de yatırılarak kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bu süre içinde sağlık hizmetlerinden yararlanabilmesi sağlanmakta
2-Kişiler, meslek geliştirme, edindirme ve yetiştirme eğitiminden yararlanabilmekte
3-Yeni bir iş bulması için İŞKUR'dan yardım alabilmektedir.

KİMLER İŞSİZLİK ÖDENEĞİNDEN YARARLANABİLİR

Hizmet akdinin feshinden önceki 120 günü sürekli olmak üzere, son üç yıl içinde en az 600 gün süre ile prim ödemiş olup da kendi istek ve kusurları dışında işsiz kalanlardan;

-Hizmet akdi ihbar önellerine uyularak işveren tarafından feshedilenler
-Hizmet akdi, sağlık sebepleri, işverenin kanunda belirtilen ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan davranışları ve işçinin çalıştığı işyerinde bir haftadan fazla süre ile işin durmasını gerektirecek zorlayıcı sebepler nedeniyle bizzat kendileri tarafından sona erdirilen sigortalı işçiler,
-Sağlık sebepleri veya işyerinde işçiyi bir haftadan fazla süre ile çalışmaktan alıkoyan bir zorlayıcı sebebin ortaya çıkması halinde işveren tarafından hizmet akdi sona erdirilenler,
-Belirli süreli hizmet akdi ile çalışmakta olup da sürenin bitiminde işsiz kalmış olanlar
-İşyerinin el değiştirmesi veya başkasına geçmesi, kapanması veya kapatılması, işin veya işyerinin niteliğinin değişmesi nedenlerle işten çıkarılmış olanlar,
-Özelleştirme nedeniyle hizmet akdi feshedilenler,
işsizlik ödeneğini almaya hak kazanırlar.

İşsizlik ödeneğini almaya hak kazanan kişiler, İşten Ayrılma Bildirgesi (İAB)ile beraber hizmet akdinin sona erdiği tarihi izleyen günden itibaren 30 gün içinde, İŞKUR’un (Türkiye İş Kurumu)en yakın şubesine başvurmaları gerekmektedir.
Hizmet akdinin feshinden önceki sürede 120 gün tam priminiz yok ise bunu belgeleyebilmeniz gerekli.Burada İŞKUR'UN esas aldığı kayıtlar sizin sigorta kayıtlarınız.İşverenin verdiği Aylık Prim Bildirgesi ile verilen bilgilerin örtüşmesi gerekli.Eğer bu süre içinde 15 gün hasta iseniz bunu belgeleyebilmelisiniz.İşvereninde Bildirgeyi buna göre yapması lazım.120 Günün tam değil yararlanamayacakmıyım diye düşünmeyin bunu elinizdeki geçerliliği olan belgelerle ispatı yolu gidin.

İŞTEN AYRILMA BİLDİRGESİ(İAB FORMU)

İşveren iş akdinin feshi ile beraber İAB FORMU'nu 3 nüsha olarak hazırlamak,bir tanesini işçiye vermek,bir tanesini 15 gün içinde İŞKUR'a vermek, sonuncusunu ise işyerinde saklamak zorundadır.

NE KADAR SÜRE İLE İŞSİZLİK ÖDENEĞİ ÖDENECEKTİR?

Hizmet akdinin feshedilmesinden önce son 120 gün prim ödeyerek sürekli çalışmış olan işsizlerden, son üç yıl içinde;
a) 600 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan kişilere 180 gün,
b) 900 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan kişilere 240 gün,
c) 1080 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olan kişilere 300 gün
,
işsizlik ödeneği verilir.

İşsizlik ödeneğinden yararlananlar,bu sürelerini doldurmadan tekrar işe girer ve işsizlik sigortasından yararlanmak için Kanunda ki şartları yerine getiremeden yeniden işsiz kalırlarsa, daha önce hak ettikleri süreyi dolduruncaya kadar bu haklarından yararlanabileceklerdir

İşsizlik ödeneğinden yararlanmak için Kanunda ki şartları sağlamak suretiyle yeniden işsiz kalmışlarsa, yalnızca bu yeni haklarından doğan süre kadar işsizlik yardımı alabileceklerdir.

İŞSİZLİK ÖDENEĞİ HANGİ HALLERDE KESİLECEKTİR
İşsizlik ödeneği;
a-Kurumca teklif edilen mesleklerine uygun ve son çalıştıkları işin ücret ve çalışma koşullarına yakın ve ikamet edilen yerin belediye mücavir alanı sınırları içinde bir işi haklı bir nedene dayanmaksızın reddeden,
b-İşsizlik ödeneği aldığı sürede gelir getirici bir işte çalıştığı veya herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan gelir veya aylık aldığı tespit edilen,
c-Kurum tarafından önerilen meslek geliştirme, edindirme ve yetiştirme eğitimini haklı bir gerekçe göstermeden reddeden veya kabul etmesine karşın devam etmeyen,
d-Haklı bir nedenler haricinde Kurum tarafından yapılan çağrıları zamanında cevaplamayan, istenilen bilgi ve belgeleri öngörülen süre içinde vermeyen,

Sigortalı işsizlerin işsizlik ödenekleri kesilir.

Ancak (c) ve (d) maddelerinde öngörülen ödeneklerin kesilme nedenlerinin ortadan kalkması halinde, işsizlik ödeneği ödenmesine yeniden başlanır.

Muvazzaf askerlik dışında herhangi bir sebeple silah altına alınanlarla hastalık ve analık nedeniyle geçici işgöremezlik ödeneği almaya hak kazanan sigortalı işsizlerin işsizlik ödeneklerinin ödenmesi bu durumlarının devam ettiği müddetçe durdurulur.

Sonuç;İşsizlik Sigortası, sosyal Devlet olma sonuçlarından biri olarak Resmi Gazetede yayınlandığı 8 ekim 1999 tarihi itibarı ile diğer Kanunlarımızın yanında yerini almıştır.Henüz diğer ülkelerde verilen düzeye erişememiş olsa da özellikle krizin bu en sıcak dönemini yaşadığımız bu günlerde birazda olsa çalışan kesim için kısa süreleğine bir ferahlama sağlamakta.Bu ferahlama gerçek manada bir ferahlamamıdır gerçi bu da tartışılacak bir konu.Ziraz ülkemizde çalışan kesimin oldukça büyük bir kesimi aldıkları gerçek ücret üzerinden sigortalı gösterilmedikleri için ,aldıkları işsizlik ödeneğide bu beyan üzerinden yapılmakta.Sonuçta çalişan kesim almayı hakettiği yardımı alamamaktadır.Ümit ederiz ki yıllar içinde bu sorunlara bir çözüm üretilebilir.
Link 1
Link 2

18 Nisan 2009 Cumartesi

Çalışan Kadın

MERHABALAR,
Sitenin içeriğinde yavaş yavaş değişime gitmeye karar vermiştim ,bununla ilgili size bilgi vermek istiyorum.
Biliyorsunuz artık bu blogda benimle ilgili olan her tür boş zaman faliyetini bulabileceksiniz.Ben ise bu konularda sizi bilgilendirmeye çalışacağım.Konu fotoğraf çekmek ise bununla ilgili basit anlatımlar ile yardımcı olmaya çalışacak ,kendi deneyimleri aktaracağım.Biliyorum ki hepiniz ,çok emek isteyen başarılı şeylere imza atıyorsunuz ama bunu bir türlü ifade edemiyorsunuz.İyi bir fotoğraf ,iyi bir reklam ve tanıtım aracıdır.Konu bahçem ise ,bu konu ile ilgili profesyonel bilgiler vermeye çalışacağım.Bir de yeni bir konu eklemeyi düşünüyorum.Konu çalışan kadın başlığında yayınlanacak.Lütfen çalışan kadından yalnızca bir fiil bir iş yerinde çalışan kadını veya evinden bir şeyler yapan kadını değil bütün kadınları düşünelim.Ülkemiz haricinde çoğu ülkede bizim evhanımı diye tarif ettiğimiz grupta çalışan sıfatını almakta.Yani kısaca hepimizi bütün kadınları kastediyorum.Asıl mesleğim olan ama boş vakitlerimde yapabiliyorum diye espiri yaptığım diplomalı muhasebecilik bilgilerim doğrultusunda size güncel konular ile ilgili makaleler yazacağım.Bu yazılar pazartesi günleri yayınlanacak.İlk konu ise oldukça güncel bir mevzu olan işsizlik sigortası ve yararlanma şartları.Haftanın diğer günlerini ise;salı ve perşembe günlerini bahçe yazılarıma,çarşamba ve cuma günlerini fotoğraf yazılarıma ,cumartesi ve pazar günlerini ise diğer yazılarıma ayırarak daha düzenli olmalarını sağlamayı ümit ediyorum

Çiçeklerim Çiçeklerim

Salı günü dikim işlerini tamamladığım ama bir türlü diğer kayıtlardan fırsat bulamadığım dikim maceram.

Aman o gün ne gündü.Eldiven de kullanmadım,toprakla beraber bayağı bir haşır neşir oldum.Çocukların neden kum ve toprakla oynamaktan zevk aldığını anlamak için sizde yapın.Ellerinizi sonra tırnak fırcası ile şöyle güzelce fırcalayınca herşey tertemiz olacak.Tabiki kızlar uyuyordu.Onlarla mümkün değil bu işlem bitmezdi.Onları bahçe macerasına saklıyorum.Bugün inşallah evimize geçip bahçeye birşeyler dikicez ,artık orda istediklerini yaparlar.Yoksa balkon gibi kısıtlı bir alanda,çiçekler,ben ve kızlar inanın çok zor oluyor.Ellerim o kadar kirli iken resim çekmek beni bayağı zorladı.

Yapılanlar,yeni alınan ve eski çiçeklerimin saksılarını ve topaklarını değiştirdim.Mevcut toprak ile torf 'u karıştırdım.Çok özel bitkiler olmadığı için aynı tür karışımı hepsi için kullanabildim.





Ortanca,sakız sardunya ve top sardunya üçlemesi.Çiçeklerle biraz ilgilenenler bilirler ki sardunyalar balkonların vazgeçilmezidir.Özellikle sakız sardunyalar.Büyüyüp geliştikçe aşağı doğru sakar muhteşem görüntüler oluştururlar.Yazlık balkonlarda çok kullanılır.



Bu gördüğünüz çiçeğin adını hatırlayamadım.Araştırdım ama bulamadım internette bulunca yayınlıycam.Bu ara çok var İstanbul'da .İstanbul Belediyesi peyzaj düzenlemede çok kullanıyor.Hani şu elektrik direklerine asılan koca koca saksı türü şeyler var ya işte onların üzerindekiler bunlardanmış.Eminönüne gittiğimde ordaki satıcılara tarif ettiğimde bana bunu verdiler.Bu da büyüyünce aşağı doğru sarkıyor.Mevsimlik bir bitki olduğunu söylediler.Yani yaz boyunca kalacak sonrasında ise kaybolacak.Alırken ben iki kök istedim,tanesi 1 tl idi.Satıcı güldü -Abla ne yapıyorsun .Biz en az 40 tane veriyoruz.-Anladığım kadarı ile bir kasada 40 tane var.Eeee tabi çiçek tarhlarında kullanırken gösterişli olması için bu kadar çok ekmek gerekiyor ama benim öyle bir amacım yoktu.Ben potpori yapıp başka çiçklerin yanına ekecektim.





Büyüdüklerinde güzel bir görüntü oluşturmalarını ümit ediyorum.


Çiçeklerin bir kısmı toplu halde.Yoğurt kabını fark ettiniz mi?Sevgili petunya yoğurt kabını kendine yuva edinmek zorunda kaldı.Biraz nazlandı ama kendisine şık bir giysi yapabileceğimi söyleyince sevindi.


Gelelim nergislere,kış ortası gibi almıştım.Amacım bunları tohumluk olarak kullamak ,gelecek seneye daha fazla nergise sahib olmaktı.Yapılan hataya bakın.İnternetten o kadar çok araştırdım ki soğanlı bitkileri-bayılıyorum soğanlı bitkilere;sümbül ,lale gibi-sonucta bitkileri birbirine karıştırmışım.Bazı soğanlı bitkileri,sümbül gibi soğanını topraktan çıkarıp serin ve kuru biryerde saklıyorsunuz ,tekrar dikim yapacağınız bir sene sonrasına kadar.Fakat nergisler topraktan çıkarılmayıp ,gövde kısımları kuruduktan sonra bu kısımlar kesilerek bir sene sonrası için toprakta bekleyebiliyor.Hatamı erken farkedip hemen tekrar dikim yaptım umarım problem olmaz.

17 Nisan 2009 Cuma

ŞUŞU

chou-chounur nun bana verdiği ödül sayesinde şuşu'yu buldum.Çizimlerine bayıldım.Benim içimdeki dünya gibi.Renkli ,biraz masalsı,biraz gerçek.Cey 'de çok sevdi.Cen ise kediye bayıldı.İşte birkaç örnek size .Sitesini ziyaret edin olur mu.Biraz motivasyona ihtiyacı var.

kedicim mırnav mırnav der
kedicim benden ne ister


Cey bunu kendine benzetti

Bu da Benim Yaşam Bahçem Olsun

Ay içim açıldı...Aslında hobimasam da gördüğünüz bütün herşey benim emeğim,resimler,yazılar,yapılan diğer şeyler.Muhakkak elimin değdiği şeyler.Buna özellikle dikkat ediyorum.Ama bu çizimleri o kadar sevdim ki eklemeden yapamadım.

Blogger Ödül


İlk ödül
Teşekkürler,chou-chounur bu smart çiçeğini seve seve aldım.
Bu ödülün kuralı ise;
kural 1 - ödülü veren kişinin linkini yayınlamak: chou-chounur
kural 2 - hediyeyi aldıktan sonra paylaşmak
çiğdem 'e veriyorum
kural 3-Ödül verdiğiniz kişileri haberdar etmek

16 Nisan 2009 Perşembe

Blogger Güncelleme Problemi

Bunu daha önce yazmalıydım belki .Bununla ilgili birkaç kişide daha problem olduğunu duydum.Sevgili GeCe bana- bunu blogunda yayınla -demişti üstelik.

Benim problemim şuydu.Kayıt girmeme rağmen beni izleyen arkadaşların sitelerine girdiğimde sanki hiç güncelleme yapılmıyormuş gibi gözüküyordu.Sabit bir tarihte takılmış bir tek o tarih gözüküyordu.Her yolu denimiş,bir sürü yere mail atmış,forumlara yazmıştım ama nafile .Bu forumlardan bir sonuç elde edemiyeceğim galiba diyerek,ingilizce forumlara bakmaya başladım ve bingo.Benimle aynı problemi yaşayan bir kullanıcı daha vardı.Ona gelen cevap benimde sorunuma çözüm oldu.Sorun Feed Burner 'mış.Eğer site içerik takip aracı olarak Feed Burner yaktıysanız sizin probleminizin nedeni de bu olabilir.Ne yapmalısınız.

Ayarlar menüsüne girin burdan
Site içerik takibini tıklayın
Kayıt içerik takibi yeniden yönlendirme URL'sinde Feed Burner yazıyor ise silin.
Yeni ayarları kaydetin bu kadar

15 Nisan 2009 Çarşamba

Ve Sonunda Diğer Hobilerim

Blogger olduktan sonra,bunun nasıl bir tutkuya dönüştüğünü ancak blogger anlar herhalde.Bir tane derken sayıları hergecen gün artıyor bloglarınızın.Hadi şunu da yapayım,bunu da yapayım.Benim gibi 1-2-3 tane blogunuz olabiliyor.Hadi 3 neyse benimkilerin sayısı daha da artma eğlimindeydi.Bu birazda mesleğimin bana vermiş olduğu arşivleme disiplininden ileri geliyor sanıyorum.Herşey ilgili olduğu dosyada, ayrı ayrı ,tarih sırasında olmalı aradığımı hemen bulabilmeliyim.Eeee hal böyle olunca bir süredir diğer hobilerim olan Fotoğraf çekmek ve Bahçe nerede yer almalıydı.Bu ikisi içinde ayrı ayrı blog düşünüyordum ciddi ciddi ama iyiden iyiye dallanıp budaklanacaktı işler.Burası hobi günlüğüm ise;burada yer almalılar dedim.Onlarda benim yaaşamımın oldukça büyük bir zamanını alıyor.Çocuklarla beraberken resim çekmek ne kadar zor bir bilseniz.
Sonuç;Fotoğraf çekmek ve onunla ilgili herşey,benim çalışmalarım,kendimi geliştirmeye çalışırken yaşadıklarımla,Bahçemde ki herşey-çiçek yetiştirmek,bir türlü başaramadığım çelik almak,böçeklerle uğraşmak vb.-onları da burda kayıt altına almak istiyorum.

Yaza güzel balkonlar ve bahçeler için şimdiden hazırlanın.Benim geçtiğimiz hafta sonu yaptım gibi,Eminönünü bir ziyaret edin.Çocuklarla harika bir hafta sonu geçirebilirsiniz.Ama benim yaptığım gibi Fotoğraf makinanızı yanınıza almayı unutmayın.Cumartesi günü akşam saatlerinde alel acele Bauhause gittik benim ısrarım üzerine .Neden, kaktüslerime böcek musallat olmuş,sonucunda birtanesini kaybetmiştim.Hemen dedim hemen gitmeli ve ilaç almalıyız.Ama hüsran ;Bauhause, zirai ilaçlar artık satamadıklarını -Otogarın ordaki Esenler Bauhause-çünki ziraat mühendislerinin işden ayrıldığını, iznin onun üzerine olduğunu söyledi.EEEE elimiz boş dönmesin dedik ,daha doğrusu dedim uzun zamandır istediğim -bu arada çocukları uyutup iki satır birşeyler yazayım ve beraberinde de birşeyler yiyeyim demiştim kendime kremalı meyva salatası yapmıştım hııııımm biraz daha krema koymalıyım bir dakika-nerde kalmıştık hııı ortancalar ,bayılırım nasılda açarlar değilmi.Elimizde ortancamız ,margarit papatyalarımız ve sakız sardunyamız ile eve döndük.İlaç işini artık pazar günü Eminönünden hallederiz diye düşündük.Bu arada aldığım çiçeklerin en küçük boylarını tercih ettim.Hem fiyat acısından hem de bunları kendim yetiştirip çoğaltmak istiyorum.

MARGARİT PAPATYALAR



Ertesi gün ,Eminönü hafta içi yoğunluğundan arınmış,harika bir Nisan güneşi ile bizi karşıladı.Ama hiç bir fotoğraf çekemedim.Bir tek cep telefonumdan çektiklerim var pek başarılı sayılmazlar onun için eklemedim.Pazar günü bir nedenle yolları kapatmışlardı.Eminönünden sahile giden yol kapalıydı Sarayburnu istikametine doğru.O yüzden arabayı parketmekte bayağı zorlandık.Sonucta İstanbul Ticaret Üniversitesinin yanındaki parkta yer bulabildik.Hemen o istikametten karşıya geçip arka sokaklardan çiçek pazarına doğru yürüdük.Aradığınız herşeyi bulabileceğiniz biryerdir o sokaklar.Pasta malzemeleri,her tür süsleme,çeşit çeşit kuruyemiş,el yapımı cezveler,bakır tencereler ,toprak güvecler,mangallar vb.
Ve çiçek pazararı.Girip çıkmak istemediğiniz bir derya.Fiyatlar oldukça uygun.Bauhause ile aralarında 250-500 krş fark var ama pazarlık ile indirebiliyorsunuz.Sonuçta,elimizde saksılarımız,çiçeklerimiz,ilaçlarımız,çoçuklarımızın yüzende kocaman bir gülümseme ile eve döndük.

ORTANCA VE SAKIZ SARDUNYA

11 Nisan 2009 Cumartesi

Kızımın El koyduğu Kazağım

Bu kazağımdan blogum da daha önce bahsetmiştim ancak yayınlayamamıştım.İlk bittiği gün kızım el koymuş, 2 gün üstünden çıkarmamıştı.Görülmeye değerdi :))Oldukça mini mini bir kazak olduğu için ,ona tam bir elbise gibi olmuştu açıkcası.
Bundan yıllar önce eşime bir kazak örmüştüm bu ipten ,ancak o pek beğenmemiş .Tam da kazağın bittiği günlerde bir yakınımız gelmişti bize misafir ,o bayılmıştı kazağa ,bende hediye etmiştim.İşte ondan artanlardan ancak bu çıktı.Kazağı atlet tipi ördüm,oldukça spor oldu.Bir de kola bilezik oldu.Bu bileziğimi de çok sevdim.Hafif bir kolayla iyi duruyor.


8 Nisan 2009 Çarşamba

Örgü Çantalara Devam

Evet örgü çantalara devam.Bu çantalar büyük çantamı yapmaya başlamadan önce bitirdiğim çantalar ancak resimleyememiştim.Her ikisi de cep telefonu alabilecek boyutta.Birini astarladım ama diğerinde astar yok.Kullanım acısından denemek istediğim için astar koymadım.Yapımları oldukça basit.
Düz olan için ; istediğiniz boyutta zincir çekin ve 3 lü trabzan yapın.
Yeterli yüksekliğe erişince işlemi bitirin.
Nemli bezle ütüleyin.Parcayı ikiye katlayın ve her iki tarafını dikin. 10 marifetten arkadaşım tuffe yazıma yorum yazınca birşeyi farkettim.Onu düzeltmem lazım.Her iki tarafını diktim derken ağız alışkanlığı ile yanlış yazmışım.Aslında her iki tarafını ayrı ayrı sık iğne yaptım.Astar olarak ise beğendiğim bu iri yuvarlak desenli kumaşı aldım.Artık uygun bir kumaşım yoktu çünki
Fermuarını da diktikten sonra kullanıma hazır.

Diğeri için ise ,; Yuvarlak örüyoruz.
İstediğimiz genişliğe gelince işleme son verelim.
Her iki tarafında,bir parmak uzunluğunda yeri dikelim.
Daha sonra fermuarını dikerek kullanıma hazır hale getirelim





6 Nisan 2009 Pazartesi

Örgü Çanta

Tamamıyla el emeği,elde örüldü elde dikildi,fermuarına kadar elde yapıldı.İlk büyük çantam nihayet hazır.Yalnız resimler istediğim gibi değil,daha sonra bunları değiştirebilirim.Tığımı geliştirebilmek için 2 küçük ve bu gördüğünüz orta boy çantayı yaptım.Açıklamasını yarın- aaa yarın artık bugün olmuş saat 04.56 -girerim.Bu akşamlık bu kadar .
Ve ancak mümkün oldu akşam saat 21.53

NASIL ÖRÜLDÜ;
Bu çantaya başlarken amacım elimin tığa biraz daha alışması idi ve gerçekten de öyle oldu iyi oldu.Çanta tığla 3 lü trabzan yapılarak örüldü.İpi,3 kat -yeşil,siyah,krem-Malesef daha çok akşam yapabildiğim için resimlerle anlatamıyorum.Henüz gece çekimlerinde problemlerim var.

Çantanın bitmiş ölçüleri 15cm yükseklik 29 cm uzunluk ve 9 cm derinlik

Birdaha ki çantada inşallah daha iyi bir anlatım olacak.Görüldüğü üzere 3 parça halinde örüldü.Yanlara gelecek 2 küçük parça yukarıya doğru eksiltildi.Ana parca dikdörtgen şeklin
de tek parça örüldü.

Parçalar bittikten sonra nemli bezle ütülendi.Siyah renk iple sık iğne yapılarak birleştirildi




Sap olacak kısımda 2 parmak kalınlığında istenilen yüksekliğe kadar 3 lü trabzan yapıldı.Çanta ile birleşim yeri de gene elde örüldü.Fermuar takılacak yere de gene siyah renk iplikle 1 sıra sık iğne,1 sıra 3 lü trabzan ve 1 sıra 2 li trabzan yapıldı.


ve işte ÇANTAM